29 Haziran 2010 Salı

ECE ERKEN GERÇEĞİ

SAVAŞ AY'IN ECE ERKEN İLE YILLAR ÖNCE YAPTIĞI RÖPORTAJDAN BİR ALINTI

hakkında yapılan eleştirileri sildirdiğinde, eleştiri yapanların düşüncelerine de hükmedip onları da sildirdiğini sanan, eleştiriye ve kendini geliştirmeye kapalı bir hanım kızımızdır benim gözümde.



-türk edebiyatçılardan kim favorin?
-yaşar kemal'i çok seviyorum.

- ne okudun yaşar kemal'den?
-bir şey okumadım.

- tipini mi seviyorsun onun?
-hayır eserlerini seviyorum.

- okumadığın eserlerini mi seviyorsun yani?
-hayır ama tabii ki en ünlü eserinin ince memet olduğunu biliyorum.

5 Nisan 2010 Pazartesi

IBNELER YAZ 8060'A GÖNDER


İbo'nun talihsizliğidir bu. Bir GSM operatörünün "Çalarken Dinlet" uygulamasında, sanatçının adının ilk harfi ile şarkının ilk beş harfini birleştirip 8060'a gönderiyorsunuz, telefonunuz çaldıran o şarkıyı dinliyorsunuz. İbrahim Tatlıses'ten Neler Oluyor adlı şarkıyı kodlarken ortaya "IBNELER" diye bir kelime çıkıyor. Bu olsa olsa talihsizliktir.

1 Nisan 2010 Perşembe

CANNES YOLUNDA GARİBAN BİR KEBAPÇI
















52 yaşında 3 çocuk babası Diyarbakırlı Yılmaz Yalçın, mahalle lokantılarında kebap ustası olarak çalışıyor. Aile bütçesine katkı olsun diye de günlüğü 40-50 liraya filmlerde figürasyonluk yapıyor. Rumen sinemasının genç yönetmenlerinden, Megatron adlı kısa filmiyle Altın Palmiye kazanan Marian Crisan, Morgen filmindeki "Behran" adlı Kürt mülteci rolü için Türkiye'deki cast ajanslarına başvurdu. Yılmaz Yalçın'ı beğendi. Cast ajansı Yılmaz Yalçın'ı çekimler için Romanya'ya gönderdi. Yalçın'ın basit bir rol zanettiği rol başrol çıktı. 40 gün Romanya'da kalan Yılmaz Yalçın'ın başrolünü paylaştığı "Morgen" filmi Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışacak. Başrol oynadığı film için Cannes'dan davet de alan Yalçın Yılmaz "Ben gariban bir adamım, üstüme giyecek elbisem bile yok. Kıt kanaat geçiniyorum, filmi yapanlar gidiş geliş biletimi alırsa ancak giderim, yoksa gidemem" dedi."Aldığım parayla bakkal ve kira borcumu ödedim"Yalçın Yılmaz, "Morgen" adlı filmden 3 bin dolar kazanmış. "Kazandığım parayla bakkala olan borcumu ödedim. 9 aydır kirayı da ödeyemiyordum onu ödedim, sonra daha iyi olan başka bir eve taşındım" diyor. Okmeydanı'nda oturan Yılmaz, "İnşallah Cannes'dan ödül alırım, belki başka bir teklif daha gelir ve kazanacağım parayla çocuklarıma gelecek sağlarım" diyor.Üç mültecinin hikayesi61. Cannes Film Festivali'nde Megatron adlı kısa filmiyle Altın Palmiye kazanan Marian Crisan'ın yönettiği, Macar-Rumen ortak yapımı olan Morgen filminde başrolleri Yılmaz Yalçın, Elvira Rimbu ve Andras Hathazi oynuyor. Avrupa'ya kaçan 3 mültecinin yaşam mücadelesinin anlatıldığı film, otoriteler tarafından 2010'daki Cannes Film Festivali'nin favorileri arasında gösteriliyor. Diyarbakırlı kebapçı ustası Yılmaz Yalçın da En İyi Erkek Oyuncu aday adayları arasında yer alıyor.

ARDA'NIN ERGEN HALLERİ



Türk futbolunun ve Galatasaray'ın yıldızı Arda Turan'ın, sevgilisi Sinem Kobal ile David-Victoria Beckham çifti gibi davetlerde boy göstermesi, Arda Turan'ı sevmeyenleri harekete geçirdi. Arda Turan'ın moralini bozmak isteyen gizli çevreler ünlü futbolcunun ergenlik çağında çektirdiği sivilceli antikarizmatik fotoğrafını internette yayıyorlar. Fotoğraf kısa sürede çeşitli sitelerde yayınlanmaya başladı. Fotoğrafta henüz 16 yaşında olan Arda, ilginç saç modeli bitişik kaşları ve sivilceleriyle dikkar çekiyor.

19 Mart 2010 Cuma

ATIL UGGGGG!



Geçenlerde bir haber çıktı. İlk ugg'u Türkiye'de Kadir İnanır giydi diye. Oysa Kadir Dayımızın 70'lerde keşfettiği ugg, çok daha önce Tarkan giymiş. Yalnız bu Tarkan o Tarkan değil. Bu Tarkan, kurt ile birlikte Orta Asya'nın steplerinden, Avrupa'ya koşuşturup maceran maceraya zıplayan Tarkan... "Ukala arkadaşlar atlamasın, Tarkan sanal bir karakter diye. Biliyoruz, makara yapıyoruz şurda".

17 Mart 2010 Çarşamba

HİDDİNK, KİME BENZİYOR?



Uzun zamandır Milli Takımımızın yeni patronu Guus Hiddink'i birine benzetiyordum ama kim olduğunu çözemiyordum. Esnaf tipli bir adam olduğundan aklımdan kesin mahalleden bir esnaftır diye düşünüyordum. Ekşi'den biz boylemi gorduk babamizdan nick'li arkadaş meramımı çözdü. Hakikaten de adam Susan Boyle'e benziyor. Sizce de öyle değil mi?

Arda, şıklığıyla Sinem'i eziyor



Arda Turan, Türkiye'nin en iyi giyinen ve kıyafete en çok para harcayan futbolcusu. Fiziğiyle olmasa da tarzıyla, David Beckham'ı aratmıyor. Genç yaşına rağmen Beymen'in, Harvey Nichols'un, İstinye Park'ın, Armani'nin, Taji'nin en gözde müşterileri arasına girmeyi başardı. Bazı kıyafetler onda şık durmuyor ama en azından iddialı giyinmekten kaçınmıyor. Futboldaki gibi modada da özgüveni var. Parası var, tabi ki pahalı giyinir demeyin. Onun kadar kazanan birçok futbolcuyu, bizzat çakmacıda gördüm. Benim orada ne işim mi var? Ben özgürüm, istediğim yerden giyinirim.

Sinem'den Victoria olmaz

Neyse Arda'dan David Beckham olur mu bilinmez ama sevgilisi Sinem Kobal'dan Victoria Beckham olmayacağı kesin. Sinem belli ki tutumlu kız. Kıyafete pek para harcamıyor. İddialı kıyafetler giymekten de kaçınıyor. Bağdat Caddesi'nin tikky kızları gibi. Genelde eşofman altı, ugg, streç giyiyor. En pahalı kıyafeti Burberry atkı.(Umarım çakma değildir). Arda'nın yanında silik kalıyor.

12 Mart 2010 Cuma

Burnuyla flüt çalıp bir de para kazanmış

















İzleyici rekorları kıran Recep İvedik 3'ün en dikkat çeken sahnesi, İvedik'in burnuyla flüt çaldığı sahne oldu. Recep İvedik'ten 30 yıl önce, şu an hayatta olmayan Sürmeneli türkücü Sadık Karadeniz, burnuyla kaval çalarak dönemin İvedik'i olmuş. O dönem kaval sihirbazı olarak tanınan Sadık Karadeniz, burnuyla kaval çalarak tüm Türkiye'de ve Avrupa'da şöhrete ulaşmış. İki adet albüm de çıkaran Sadık Karadeniz, Almanya, Hollanda ve Fransa'da konserler verip, sahnede burnuyla kaval çalmış. Karadeniz'in burnuyla çaldığı Sürmene Yol Havası ve Sürmene Atlatma Havası, izleyicilerden defalarca istek alırmış. Burnuyla kaval çalması sayesinde iyi para da kazanan Karadeniz, genç sayılabilecek bir yaşta henüz 35 yaşında hastalık sonucu hayatını kaybetmiş.

Kayıp Vadi


Pana'nın son projesi, ıssız bir adada geçiyor.

ÇİĞ KÖFTECİ ÇIKTI

Sarı saçlarıyla ve fiziğiyle Avrupai bir görünümü olan, Aşk-ı Memnu dizisinin yıldızı Kıvanç Tatlıtuğ'un ilginç bir yönü ortaya çıktı. Tatlıtuğ, usta bir çiğ köfteci. Aslen Adanalı olan ve ailesinden küçüklüğünde çiğ köfte yapmayı öğrenen Tatlıtuğ'un çiğ köfteleri efsane oldu. 15 günde bir arkadaşlarını eve çağırıp çiğ köfte yapan Kıvanç, bunu marka yapıp zincir restoran açmayı düşünüyor. Hayallerinde Hollywood oyunculuğu da olan sanatçı, bir yandan da çiğ köfteci zinciri açmayı planlıyor. Oyuncunun çiğ köftenin yanısıra her türlü kebap ve sos konusunda uzman olduğu konuşuluyor.

Koskoca Türkan Sabancı kurabiyeleri evden getirdi

Türkiye'nin en renkli, simalarından rahmetli Sakıp Sabancı, tutumluluğuyla bilinir ve bu özelliğiyle de her zaman övünürdü. Ailesi de Sabancı'nın bu geleneğini devam ettiriyor. Türkan Sabancı, geçtiğimiz gün kızı Dilek Sabancı'nın da aralarında bulunduğu 7-8 kişilik arkadaş grubuyla İstinye Park'taki Bej Cafe'ye gelmiş. Masadakiler 5 çayı buluşması için pasta-kurabiye söyleyecekken, Türkan Sabancı mani olmuş. Çantasından plastik bir kap çıkaran Sabancı, evde yaptırdığı kuabiyeleri misafirlere ikram etmiş. Sabancı'nın dostları, ev yapımı leziz kurabiyelere bayılmışlar. Sadece çay-kahve ve suyun sipariş edildiği ortamda Sabancı'nın arkadaşları kurabiyenin tarifini de istemişler.

"Cimrilik değil"

Sakıp Sabancı, "İşte Hayatım" adlı kitabında bahsettiği anılarında ne kadar tutumulu olduğunu verdiği şu örneklerle açıklamıştı: ‘Bossa’da değişik sorumluluklar yüklendiğim yıllarda, tasarrufa dikkat etmenin neler kazandıracağını daha iyi gördüm. İşçilere yemekte yarım ekmek dağıtılırdı. Kimisi, ekmeğin tamamını bitirir, kimisi de ucunu yer kalanını bırakırdı. O kadar ekmek artardı ki, bu ‘nimetleri’ dökecek yer bulamazdık. Çare düşündüm. Bir işçiyi sadece ekmekleri dilimlemekle görevlendirdim. Baktım ki, ekmek sarfiyatı yarı yarıya azaldı. Gene Bossa’da beş bin işçi için pirinç alınıyor. Baktım tek tip pirinç alıyorlar. Pilav da onunla yapılıyor. Dolma da... İki cins pirinç aldırılmasını sağladım. Dolmalık pirinci daha ucuza alınca, pilavlık pirinç için daha kalitelisini alma imkanı doğdu. En lüks otelde kalsam, faturası bilgisayar ile hesaplansa bile, kontrol ederim. Çok kere yapılmamış masrafların faturaya eklendiğini görür, ilgilileri uyarırım. Düzeltme ile sağlanan fark, belki servis ücreti olarak bırakılan paradan da ufaktır. Fakat bu, insanın hakkını aramasıdır. İnsanın parasına sahip olmasının, hesabını bilmesinin, tasarruf etmesinin cimrilikle ilgisi yoktur. ’

10 Mart 2010 Çarşamba

Cemal Nalga işi ödül alırmış be!

"TSYD - ÜLKER Spor Yazarları Armağanı" yarışmasının sonuçlarına baktım bugün internet sitelerinde. Sporla ilgili her yarışmada kesin birici olur diye tahmin ettiğim bir haberi göremedim. Hani Galatasaray'ın ceza aldığı forma skandalı vardı ya. Cemal Nalga'ya, Almanya'da bir maçta Tufan'ın forması giydirilmişti. Habertürk Gazetesi, Cemal Nalga ile röportaj yapmış ve o röportajda da Nalga'ya, Tufan'ın forması tekrar giydirilmişti. Haftalarca konuşuldu bu röportaj ve fotoğraf. Nasıl oldu da bu yarışmanın jürisinin gözüne giremedi hayret!

7 Mart 2010 Pazar

Kaan Tangöze'nin ruhunda apaçilik var



Duman'ın dışarıdan karizmatik duran solisti Kaan Tangöze'nin, piyasa güzellerinden Seçkin Piriler ile evlilik kararı alması hayranlarını kızdırıyormuş. Aralarında kültür farkı falan var, nasıl anlaşacaklar diye düşünen Duman hayranları fena yanılıyor. Kaan Tangöze'nin ruhunun derinliklerinde kıroluk, gençlerin son dönem tabiriyle apaçilik var. İnanmayan Kaan Tangöze'nin askerde verdiği apaçi asker pozuna baksın. Bu fotoğrafı görünce aklıma Yılmaz Özdil'İn 28 Şubat'ta yazdığı köşe yazısı geldi. Özdil, resmen Kaan Tangöze'den bahsetmiş yazısında:



Evli kadınlarımız iyi bilir.

Adam bi sene askerlik yapar.

Elli sene anlatır.
*
“Her sabah tam teçhizatlı 20 kilometre koşardık, kaplumbağa yedim, Foça’dan atladım yüze yüze Gölcük’e geldim, denizaltıya mayın yapıştırdım, komutanın kızı bana hastaydı” filan...
*
Hiç kimse askerde patates soyduğunu anlatmaz mesela... Kenef nöbeti tutarken hatırası olanı duyamazsın. Ağaca bile tekmil verdi halbuki... Evde yapmaz, orda ha bire yatak düzeltti.
*
Hatırlarsınız, tiyatrocu çıktı, “Kıbrıs’ta Rum askerini alnından vurdum, sonra 9 Yunan askerini öldürdüm, et yiyemiyorum hâlâ, aklıma kokmuş cesetler geliyor” dedi. O sırada kantinde olduğu ortaya çıkmasa, “Beşparmak Dağları’nı tek başıma aldım” da diyebilirdi... Veya, “Makarios’un rahibelerini yatağa attım” falan.
*
(Böyleyiz biz... Subaylarımızı, astsubaylarımızı, onların emri altında harbi harbi vuruşan kahramanlarımızı tenzih ediyorum. Onlar anlatmaz zaten... Gerisi palavradır.)
*
Asker ocağındaki en büyük numarası mıntıka temizliği olanlar, hafta sonu çarşı iznine çıkar, stüdyoya girer çünkü... Kafaya bandana bağlayıp komando bıçağı ısıran mı ararsın, maket roketatarla mevzi alan mı... Tahtadan el bombasını ayak bileğine bağlayanı bile gördüm. Ben alt tarafı 8 ay kısa dönem piyade oldum, devre arkadaşlarımın yarısı koluna paraşütçü dövmesi yaptırdı. Bize şarjörü dolu G3 bile vermediler, tankla fotoğrafı olan var. Jete yaslanıp poz verene kimse sormuyor nasıl olsa, “Birader, sen pilot muydun?”
*
(Tırışkadan askerdim ama, askeri suç dosyam kabarıktır... İlk hapis cezamı, nöbette olmam gereken saatte bando bölüğünde tromboncuyla pinpon oynarken yakalandığım için almıştım. Gariban bi Amasyalıyı kandırıp, onun yerine çarşı iznine çıktığımda da delirmişti üsteğmen, bir hafta ‘disko’ya tıkmıştı beni... Ama en iyi aç aç biletini ben sattığım için, üç günde affettiler.)
*
Hal böyleyken... Kimi, badanacı olduğu halde, karargâhta olduğunu, kozmik belgelerin kendi elinden geçtiğini iddia eder. Kimi, paşanın kendisini oğlu gibi sevdiğini, bütün sırları anlattığını söyler. Kimi de, gizemli bi hava vererek, “Yemin imzası attım, anlatamam” der.
*
Bu balyoz malyoz hikâyelerinin tek iyi tarafı bu olacak sanırım... Gerçekler ortaya çıkacak.
*
Savcı soracak...
- Askerde n’aaptın?
- Kantindeydim efendim, valla.
- Ya sen?
- Bulaşıkçıydım, ekmek çarpsın.




Yılmaz Özdil
yozdil@hurriyet.com.tr

4 Mart 2010 Perşembe

MANGA VE MURPHY

"Eğer bir işi halletmek için birden fazla olasılık varsa ve bu olasılıklardan biri istenmeyen sonuçlar veya felaket doğuracaksa; kesinlikle bu olasılık gerçekleşecektir." demiş, Edward A. Murphy jr. Manga'nın dün akşam açıklanan şarkısı çevremdeki herkes tarafından eleştirildi. Beğenilmeyen "We could be the same" şarkısı sizi Manga'dan soğutmasın derim, ben. Manga, kısa süre içerisinde TRT'ye dört şarkı sundu. Dört şarkının üçüne çok inandılar. Sadece bir tanesine güvenmiyorlardı. Onu da "Nasıl olsa bunu elerler diyerek" TRT'ye sundular. Ama Murphy kanunlarını unutmuşlardı. TRT ne hikmetse üç şarkıyı eledi ve Manga'nın baştan savma yaptığı "We could be the same"i (nasıl bir müzik kulağı varsa kendilerinde) Eurovision'a layık gördü. Bu arada benim de TRT'dekiler gibi müzik kulağımın iyi olmadığını farkettim. Bu şarkıyı ben de sevdim maalesef.

BENCE DE ANLAŞMALI BOŞANMA

Can Tanrıyar, Petek Dinçöz'den boşanıyormuş. Tanrıyar, "Evet boşanıyoruz, anlaştık" diye laylaylom bir açıklama yapmış. Sebebi de kendi açıklamasına göre laylaylom bir sebep. Tanrıyar bir de "Anlaştık, çarşambaya hallolur dava" demiş. Bu boşanma bana da anlaşmalı gibi geldi. Can Tanrıyar'a medyada bir antipati var. Ona olan bu antipati nedeniyle de Petek Dinçöz, magazin sayfalarında pek yer bulamıyor, dolayısıyla da iş de yapamıyor. İkili çareyi kağıt üzerinde boşanmakta buldular. Boşansalar da yine birlikte olacaklar. Amaç, Petek'in biten sahne hayatını(hiç başlamadı ki dediğinizi duyuyorum, demeyin ayıp edersiniz) tekrar canlandırmak.

3 Mart 2010 Çarşamba

Bu Pınar hangi Pınar?

Pınar Batum'u internet dizi veya film indirip de tanımayan yoktur. Hiçbir maddi çıkarı olmadan altyazıları Türkçeye çevirir. Bu işin uzmanı odur. Kendisine çok dua ettik. Cevahir AVM'nin çeklişinden Pınar Batum adlı kişi otomobil kazanmış. O Pınar, bizim Pınar mı, bilmiyorum. İnşallah odur diyorum içimden.

İçiyorsa sebebi var

Engin Günaydın gece ayrı gündüz ayrı bir dünya yaşıyor. Gündüz oldukça neşeli olan sanatçı, gece evde tek başına kalınca korkularıyla baş başa kalıyor. Uzun süredir alkol sorunu yaşayan Engin Günaydın'ın alkole olan düşkünlüğünün de sırrının korkuları olduğu ortaya çıktı. Günaydın, korkularından alkol alarek kutluyor ve alkol almadan uyuyamıyor. Bence içmesin, psikolojik yardım alsın.

UĞUR DÜNDAR BİLE TEKLİF BEKLİYOR

Diziler ekranları öyle bir esir aldı ki, Uğur Dündar gibi bir marka bile program kabul ettirmekte zorlanıyor. Koskoca Uğur Dündar, önceki akşam Star TV Ana Haber Bülteni'ni sunarken "Zamanında Acun ile birlikte Yoksa Rüya mı adlı bir program yapmıştık, fazla sürmedi. Buradan TV yöneticilerine duyurulur. Şayet isterseniz bu programı yeniden yapabilirim" dedi. Uğur Dündar bile bu haldeyse, elinde proje kanal kanal dolaşan kolpacı tiplerin hiç şansı yok. Boşuna enerji kaybetmeyin.

2 Mart 2010 Salı

Kocam komiser perişan ederim sizi!

Yalçın Çakır'ı tanır mısınız? Flash TV'nin Reha Muhtar'ıdır kendisi. Yalçın Çakır'ın programlarından birinde şu diyalog yaşandı:

Y. Ç: Aloo? İyi günler efendim, Flash TV'den arıyorum Yalçın Çakır ben. Beşir bey ile görüşecektim.

KADIN: Beşir mi? Ne Beşir'i kardeşim?

Y.Ç. Hanımefendi, siz Beşir Bey'in dostu musunuz?
KADIN: ????
Y. Ç: Beşir bey'i aramıştık biz, acaba yanlış numara mı?

KADIN: Bakın benim kocam komiser, dalga geçmeyin perişan ederim sizi.
Y. Ç: Arkadaşlar, hangi numarayı çevirdiniz bana bi söyler misiniz?

Fenerli Özer'in hayali Trabzonspor forması giymekmiş.


Hep magazin haberi verecek değilm ya... Alın size futbol haberi. Fenerbahçeli Özer Hurmacı'nın en büyü hayali Trabzonspor forması giymekmiş. İşte belgesi de var. Henüz9-10 yaşlarında Almanya'da parlak bir futbolcu olan Özer, o dönem yerli bir gazeteye demeç vermiş. Belli ki hatır için bir tanıdığı böyle bir haber yaptırmış. Çocuk ne bilsin ileride Fenerbahçe forması giyeceğini?

Bülent Ersoy'lu tuvalet kapıları


Böyle bir mekan var mı? Bu fotoğraflar fotomontaj mı bilmiyorum ama gerçekten de komik. Böyle bir mekan varsa ve siz neresi olduğunu biliyorsanız, lütfen bana söyleyin gidip tebrik edeceğim.

ŞAHAN'I RON JEREMY'E BENZETTİLER





Son dönem Recep İvedik 3 filmiyle adından çok sık sözettiren Şahan Gökbakar aynı zamanda reklamlarda da Tosun karakterini canlandırıyor. Reklam filminde yurtdışından uçakla gelen yabancı damadı karşılayan ve onu Kayseri'ye götürmeye çalışan Tosun'un imajının dünyaca ünlü Amerikalı porno yıldızı Ron Jeremy'nin fiziğinden esinlenerek oluşturulduğu iddia ediliyor.

Ron'un komik imajından etkilenmişler

Reklam dünyasında son dönem çok sık konuşulan bu dedikoduya göre; diğer fit vücutlu porno yıldızlarının aksine göbekli ve bıyıklı imajıyla komik bir görünüme sahip olan Ron Jeremy'nin komik tipinden etkilenen reklamcılar, Gökbakar'ı Jeremy'ye benzetmişler. 57 yaşında olan Ron Jeremy porno dünyasının en ünlü karakterleri arasında. tam adı Ronald Jeremy Hyatt olan Ron Jeremy, porno dünyasında "Hedgehog, The Porno King" lakabıyla tanınıyor. Bo zamana kadar 746 porno filmde rol alan Jeremy'nin en meşhur filmleri "Being Ron Jeremy" ve "Pornstar the legend of Ron Jeremy." Oyuncu, gittiği her yerde kadınlar tarafından büyük ilgi görüyor.